1 Mart 2020 Pazar

HÜLYA KOÇYİĞİT


 (12 Aralık 1947 İstanbul) Kadıköy adliyesine gidip yaş büyültmeden hakimin onayı ile okula dönerek kayıt olunur ve beş yaşında ilk okula başlar. Öğrenci olarak sınıfta hep dans ederek ve şarkı söyleyerek ilk okul öğretmeninin dikkatini çeker ve müzik öğretmeni annesini yönlendirmeye başlar. Müzik öğretmeninin ve etraftakilerin beklentisi her gün daha fazla artmaya başlamıştır.

Annesinin bir arkadaşı tarafından gazetede Ankara Devlet Konservatuarı'nın bale bölümüne öğrenci alınacağını ve bunun için imtihan haberleri açıldığını görür. Annesi haberi okuduğunda Koçyiğit'i imtihanın yapıldığı Galatasaray Lisesi'ne götürür. Dokuz öğrencinin seçildiği sınavda Hülya Koçyiğit de vardır. Koçyiğit ise bale bölümünde ki en küçük kızdır. Genellikle küçükler 11-12 yaşlarında, büyükler ise 18-19 yaşlarında oluyordu. Koçyiğit ise henüz 7 yaşındaydı. Üçüncü ders yılı başladığında Ankara'ya gitmedi, yaz tatilinden sonra babası tarafından Ankara'ya gitmesine izin verilmiyor ve İstanbul'da Atatürk Kız Lisesi'ne yazılır. Daha sonra İstanbul Şehir Tiyatroları'na diğer iki kız kardeşi ile birlikte girer. Bir yandan okula gider, diğer yandan tiyatroya gider ve diğer yandan ise baleye gider. Ayrıca Bebek'te bir öğretmenden piyano dersi almaktadırlar.

Muhsin Ertuğrul, Hülya Koçyiğit'in namını duyar ve şehir tiyatrolarının genel yönetmenine Koçyiğit'ten bahseder. Annesiyle birlikte apar topar Muhsin Ertuğrul'un yanına giderler. Muhsin Ertuğrul'un arkadaşı Koçyiğit'in annesinin yakını çıkınca Ertuğrul daha sempati duyuyor. Ertuğrul daha iyi eğitim alması gerektiğini bu yüzden Ankara Devlet Konservatuarı'na gönderilmesinin daha iyi olacağını söylüyor. Böylece Koçyiğit tekrar Ankara'ya gidiyor. Bu kez daha büyük ve daha deneyimli olduğu için tiyatro sahnesinde seyircinin karşısına daha deneyimli çıkar. Ankara Devlet Konservatuarı'nda okurken, bir yaz tatilinde Susuz Yaz adlı filmi çekmeye karar vermiştir. İddialı bir film olacağı söylenen filme yeni bir kadın oyuncu aranıyor.

Daha önce bir başka yönetmen karşısına çıkmış olmasına rağmen, tanıdıkları tarafından Memduh Ün'e Koçyiğit'ten bahsetmişlerdir. Göksel Arsoy'un başrolünde oynayacağı filme bir de kadın oyuncu aranıyordur filme kabul edilir. Aynı yaz Metin Erksan'da Koçyiğit'i çok küçük buluyor. O dönem en popüler sinema-müzik dergisi olan Ses dergisinin düzenlediği bir yarışmaya adının duyulması için Metin Erksan tarafından yarışmaya adı yazdırılır. İlk elemeleri kazanır. İkinci eleme yetenek sınavı iledir ve Şile'de yapılacaktır. Bu sefer annesi ile birlikte gitmiştir. Elemeler başlamış ve mayoların giyilmesi istenmiştir, fakat Koçyiğit, yetenek sınavı diye yanına mayo getirmemiştir ve annesi ile birlikte kiralık mayo verilen bir yer var mı diye ortalıkta dolaşmıştır. Nereden bulacağız diye konuşurken adayların arasından Ajda Pekkan, "benim yanımda mayo var, ben zaten bikini giyeceğimi mayomu giyebilirsin" der. Böylece Pekkan'ın mayosunu giyerek elemelere katılır. Ajda Pekkan o yıllarda son derece halk arasında tanınmış bir kızdı. Koçyiğit ile arasında bir yaş fark vardı. Elemeleri Ajda Pekkan kazanmış ve birinci olmuş, Koçyiğit ise ikinci olmuştur. Ama yönetmenle anlaşma imzaladığı için hala bir filmde oynama şansına sahipti. Erkekler arasında ise Yeşilçam'ın büyük oyuncularında Ediz Hun birinci olmuştur.

Koçyiğit, yarışmadan sonra film çekimleri için bademler köyüne gitmiştir ve ilk defa bir köye gitmiştir. Sanat yönetmeni tarafından filme hazırlanan ve rolüne çalıştırılan Koçyiğit'e, eşarp takılıyor ve köy kıyafetleri giydiriliyor.

 Oynadığı ilk film olan Susuz Yaz, 1964 yılında Berlin Film Festivali ve Meksika Film Festivali'nde en iyi film ödülünü alarak dünya çapında büyük bir başarı gösterir. Koçyiğit, daha önce beyaz perde de izlediği oyuncular ile birlikte kamera karşısına geçmeye başlar.Hülya Koçyiğit, oynadığı filmlerde genel olarak kendi sesiyle konuşmak istiyordur. İlk oynadığı filmden itibaren sinema da kendi sesini duymak istemiştir. Fakat o dönem yalnızca şehir tiyatrolarında sinema ile ilişkisi olan oyuncular ancak kendilerini bir filmde seslendiriyorlardı.

Sinemanın zora girdiği günlerde sahneye çıkma önerisini kabul eder ve tam 10 yıl assolist olarak sahneye çıktı. Halk konserleri verdi. 8 Ağustos 1968 tarihinde o dönem Fenerbahçe’de futbol oynayan Selim Soydan'la dünya evine gren Koçyiğit'in Gülşah Soydan (d.15 Eylül 1969) adında br kız çocuğu dünyaya geldi. Neslişah Alkoçlar ve Aslışah Alkoç adında torunu vardır.

DEVLET SANATÇISI ÖDÜLÜ  1991 

Devlet Sanatçısı Olacak ve Bu Haktan Yararlanacaklarla ilgili  1 Şubat 1987 tarih ve 19359 sayılı Resmi gazetede yayınlanan yönetmelik gereğince…

EN İYİ   KADIN OYUNCU  ödülü
 “KARILAR KOĞUŞU”  Halit Refiğ 1989
  27. Antalya Altın Portakal  Film Festivali 1990
Konu: Film, on beş yıla mahkûm edilen siyasi suçlu Murat’ın cezaevinde yaşadıklarını anlatır. Murat, üç yıldır yattığı Malatya Cezaevi’nde herkesin gözdesidir. Cezaevinin müdürü ile arkadaşlık eder, hapishanenin muhasebe kayıtlarını tutar, öte yandan da mahkûmların dilekçelerini yazar. Hapishanenin kadınlar koğuşunda Hanım isimli bir kadın idam cezası alır. Verilen karara üzülen Murat kararı değiştirmek için elinden geleni yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi – tsa.org.tr)

“DERMAN”
Şerif Gören 1983
  20. Antalya Altın Portakal Film Festivali 1983
Konu: Film, görevini yapmak üzere Ağrı’nın bir kasabasına giden ebe Mürvet’in yaşadıklarını anlatır. Mürvet görev yerine giderken kar fırtınasına yakalanır. Bunun üzerine kendisine rehberlik eden Tahsin ve ailesinin evinde misafir edilir. Mürvet gördükleri karşısında köy halkının kendisine kasabadakilerden daha çok ihtiyacı olduğunu görür. Kasabaya gitmek yerine köye yerleşme kararı alır. Şehmuz ve Tahsin’in yardımlarıyla da köylünün her türlü sağlık sorununa derman olur. Ancak Tahsin’in Mürvet’e sevdalanması kötü olayların başlangıcı olur. (Hüseyincan Eryılmaz- tsa.org.tr)

“DİYET” Lütfü Akad 1974
 12. Antalya Altın Portakal Film Festivali 1975
Konu: Filmde, aynı fabrikada çalışan iki insanın hayata tutunma çabaları ve hak arayışları anlatılır. Aynı fabrikada çalışan Hacer ile Hasan evlenirler. Hacer, Hasan’ın çalıştığı makinenin ona zarar vereceğinden endişe eder. Çünkü Hasan’dan önce Mustafa, makine başında geçirdiği kazada kötürüm kalmıştır. Usulsüz çalıştırıldığı için de tazminat alamamıştır. Komşusu Mustafa’nın başına gelenleri yakından görmesi, Hacer’in fabrikadaki sendikaya yakınlaşmasına sebep olur. Bu yüzden patrona yakın duran Hasan ile Hacer karşı karşıya gelirler. Evli çift arasındaki bu anlaşmazlık bir felaketi de beraberinde getirecektir. (Hüseyincan Eryılmaz – tsa.org.tr)

“ZEHRA”
Yücel Çakmaklı 1972
  4. Adana Altın Koza Film Festivali 1972
Konu: Filmde, Zehra’nın kocası Murat için yaptığı fedakârlık konu edilir. Zengin bir ailenin kızı olan Zehra, şehirde büyümüş, eğlence hayatından hoşlanan biridir. Kızının arkadaş çevresinden memnun olmayan babası Mümtaz Bey, kızını bir süreliğine köye götürür. Zehra, bu duruma oldukça üzülür. Köyde tanıştığı müzisyen Murat ile gün geçtikçe köye alışmaya başlar. Bu tanışma zamanla aşka dönüşür ve kısa sürede evlilikle sonuçlanır. Bu birliktelik Murat’ın geçirdiği bir k
aza sonucu kör olmasıyla bozulur. Murat, Zehra’yı bir süre sonra terk eder. Zehra ise Murat’tan ayrılmamak için büyük bir fedakârlık yapmak zorunda kalacaktır. (Meltem İşler Sevindi – tsa.org.tr)

 “TANRI MİSAFİRİ”  Mehmet Dinler 1972
10. Antalya Film Festivali 1973
Konu: Filmde, hasta oğlunun yaşaması için elinden geleni yapan bir annenin hikâyesi anlatılır. Kocası tarafından terk edilen Pınar, oğlu Tayfun’u tek başına büyütmek zorunda kalır. Yazdığı romanlarla çok ünlenir ve zengin olur. Bir gün oğlu Tayfun, hastalanır. Doktor iyileşmesi için üzülmemesi gerektiğini söyler.  Pınar da oğluna eski kocası Kemal’in ağzından sahte mektuplar yazar. Böylece Tayfun’u mutlu etmeye çalışır. Ne var ki bir gün gerçekten Kemal döneceğini bildiren bir telgraf yollar. Tayfun babası döneceği için çok sevinir ve hazırlık yapmaya başlar. Ancak Kemal, yolda bir kaza geçirir. Bunu öğrenen Pınar’ın annesi Tayfun’u üzmemek için yeni bir plân yapacaktır. (Meltem İşler Sevindi -tsa.org.tr)

“CEMİLE  Atıf Yılmaz 1968
6. Antalya Altın Portakal Film Festivali 1969
Konu: Filmde, aynı kadına âşık olan iki üvey kardeşin hikâyesi konu edilir. Osman, acımasız bir gazino patronudur. Küçük yaşta babasız kalan Osman, Murat’ın ailesinin yanında büyümüştür. Bir gün gazinoda tanıştığı Cemile’ye âşık olur. Genç kadını evine alarak evlilik planları yapmaya başlar. Cemile ise Murat’a âşıktır. Bunu öğrenen Osman, bir seçim yapmak zorunda kalır. (Yasin Aydınlık – tsa.org.tr)

  NANTES FİLM FESTVALİ  (Fransa) 1987
“BEZ BEBEK”  Engiz Ayça 1987
Konu: Filmde, bir kadının bir adamla yaşadığı gizli ilişki konu edilir. Kocası hapishanede olan Melek, bir köy evinde küçük kızı Gülcan’la yaşamaktadır. Kocasının hapisten çıkacağı gün yaklaşırken, evdeki tamirat işlerini yaptırmak için Ahmet adında birini tutar. Ancak Ahmet, evde bir süre çalıştıktan sonra Melek’le arasında bir yakınlaşma başlar. Melek’in kocasının da eve dönmesiyle üç kişi arasındaki gerilim tırmanacaktır. (Yiğitalp Ertem – tsa.org.tr)

ONUR ÖDÜLLERİ 

33. Antalya Altın Portakal Film Festivali 1996
15. Sadri Alışık Sinema Oyuncuları Festivali  2010
14. Uluslararası Adana Film Festivali 2007
12. Uluslararası Adan Film Festivali 2005
 ÇASOD Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği
Uluslararası İstanbul Film Festivali
Ankara Uluslararası Film Festivali
 Uçan Süpürge Film Festivali
SİYAD  Çağdaş Sinema Yazarları  Derneği
11. Orhan Murat Arıburnu Jüri Özel Ödülü


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder