Suluboya Resim: Sema ATALAY |
Kadın deyince hemen aklımıza gelen, kişinin cinsiyetinin
belirtilmesidir. Ama cinsiyet belirtmeye gerek kalmadan bir hitap şekline
dönüştürmek istersek “bayan” sözcüğünü kullanmak yeterlidir. Adını bilmediğimiz bir kişiye de “Hanımefendi” hitap tarzıyla
seslenmemiz yeterlidir.
“Kadın demek ayıp değildir. Ayıp olan kadın
kelimesinin çağrışımlarını ayıp bulup, bir cinsiyeti nazikleştirmeye veya bayanlaştırmaya
çalışmak, kadın olmanın ayıp sayıldığı gerici anlayışının kelimesidir” diyor
yazar Candan Çiftçi.
Ve devam ediyor; erkek egemen toplumumuzda kadın denilince hemen
bu durum, bireyin medeni haline daha da kötüsü namusuna bağlanıyor ve sırf bu
yüzden insanlar, kadın demek yerine bayan diyerek konuyu kapatıveriyor. Konunun
en önemli noktası da burasıdır çünkü bu tutum yüzünden kadın cinsiyeti, bir
sözcüğe sıkıştırılarak aşağılanıyor.
Ama bir başka kadın yazarımız Sema
Maraşlı ne diyor: “Kadın, sevgidir, duygudur, dildir, tendir, gönüldür,
neşedir, şevkattir, hayattır ve en önemlisi Candır”.
Kadın
çabuk kırılır, azarlanmayı, cezalandırılmayı sevmez. Önemli bir konu
olmadıkça erkeğin onun her işine
karışmasını, eleştirmesini istemez. Erkek de zaten kadının ıvır zıvır işlerine
karışıp, çok konuşup saygınlığını yitirmemelidir. Erkeğin canına can da
katabilir, canından can da çıkarabilir. (Haber 7 /
28.11.2011 tarihli yazısından Alıntı.)
Bu görüşler, düşünceler gerçekten zamanımız modern!
teknolojik çağının erkek egemen toplumunun adam denilen erkekleri
böyle mi düşünmektedir. Onlar için kadın; cinsel içgüdülerini tatmin eden ve
dövülen, sövülen, horlanan ve hatta öldürülen bir mal mıdır?
Peki ya KADINIM nasıl bir kadındır. Adından
da anlaşılacağı üzere o benim Kadınım’dır. Sevdiğim, hayatım, tenini şevkatle
okşadığım hayattır ve benim için bir candır kadınım. O önce bana aittir, ama
benim malım değildir. Benim için vardır, evimin neşesidir. Yemeğimizi yapan, ortalığa
çeki-düzen veren , çamaşırlarımı yıkayan ütüleyen kahvemi yapan çocuklarıma
bakan, emzirip büyüten onlara hayat verendir, candır dildir benim
kadınım.
Kadınım Dildir
dedim. Erkek, kulak olursa ona, güzel bir uyum
yakalamış olur. Kadınların çoğu zaman konuşalım demeleri bile “beni dinle”
demektir. Konuşmak, yaşadıklarını sevdiği ile paylaşmak kadınların en büyük
ihtiyacıdır. Erkeğin karısını dinlemek için mutlaka zaman ayırması gerekir. Bu
ayırdığı zaman çok uzun bir zaman olmasa bile, bütün dikkati ile kadını
dinliyorsa bu kadına yeterli olur. Fakat erkek kadına kulağını vermezse,
kadının dili bir yılana dönüşebilir. Bu da oldukça tehlikelidir. Bu da demek
oluyor ki “tatlı dil, yılanı bile deliğinden çıkarır”. İşte benim kadınım tatlı
dilli olmalıdır.
Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk kadınlarımız
hakkında ne demişti hatırlayalım:
"Milletimiz güçlü bir millet olmaya
azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda
yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi
olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından
geçeceklerdir."
Bütün ilim ve fen sahibi
olmaları gereken kadınlarımız, öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Öğretmen
olacaklardır, doktor olacaklardır, hemşire, ebe olacaklardır, mühendis,
kimyager, pilot olacaklardır. Ressam, heykeltraş, tasarımcı olacaklar ve sanatçı
olacaklar ödüller alacaklardır. Kadınlarımız Atatürk’ün işaret ettiği üzere
attıkları yolda başarılara koşmuşlar göğsümüzü kabartmışlardır.
Hala kadınlar erkeklerin baskısından ve şiddetinden kurtulabilmiş değil.
Aile içi şiddet, tecavüz, cinsel taciz ve namus cinayetleri ülkemizin en büyük
sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Kadınların toplum içinde gördükleri
baskıyı, töre ve aile içi şiddeti yansıtan filmler ise üstü örtülen bu konulara
başımızı çevirmememizi sağlıyor. Türk sinemasında kadının dönüşümünü yansıtan
filmler denilince akla Atıf Yılmaz ve Müjde Ar filmleri geliyor. Atıf Yılmaz,
filmlerinde toplumsal normların dışındaki kadınları seyirciye göstermeye
çalışıyor ve genellikle bu rollerin altından da en iyi kalkan oyuncu Müjde Ar’a
başrolü veriyor. 2000’li yıllarda ise yeni yönetmenler ile daha çok kadınların
töre ile olan yaşam savaşlarına değiniliyor. Türk sinemasında kadını anlatan
film incelemesinde Mehmet Çiftçioğlu, sinemamızda kadınların toplumda kendine
yer bulma, hayatta kalma, aşk, namus, töre, sorumluluk ve kendi olabilme
savaşını en iyi anlatan filmleri şöyle sıralamaktadır:
İffet (1982), Mine (1982), Şalvar
Davası(1983), Fahriye Abla (1984) , Adı Vasfiye
(1985), Kurbağalar (1985), Asiye Nasıl Kurtulur (1986), Kadının
Adı Yok (1988), Meleğin Düşüşü
(2004).İki Genç Kız (2005), Mutluluk (2007), Saklı Yüzler (2007), Zeyneb’in
Sekiz Günü (2007), Dilberin Sekiz Günü (2008) Mustang (2015), Bataklı Damın Kızı Aysel (1934), Gelin (1972), Teyzem (1986),
Sultan (1978), Kırık Bir Aşk Hikayesi (1981), Geriye
Kalan (2011),
Bu çalışmada yer alan
konumuz, sinemada başarı göstermiş göğüslerimizi kabartan dövülmeyi, itilip
kakılmayı, öldürülmeyi hak etmeyen, sanata hizmet eden kadınlarımızı tanıtmak
ve onların emeklerinin karşılığını sinemaseverlere duyurmak olduğuna göre, bu
amaçla kurulan “Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali”nden de söz etmemek
olmaz.
Uçan Süpürge Kadın
Filmleri Festivali, 1998'den beri gerçekleştirilen Türkiye'nin ilk kadın filmleri festivalidir. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın
Filmleri Festivalinin organizasyonu 2016 yılına kadar Uçan Süpürge Kadın İletişim
ve Araştırma Derneği tarafından düzenlenmekteyken, 2017 yılından
itibaren Uçan
Süpürge Vakfı tarafından
düzenlenmeye başlanmıştır.
6. senesinden itibaren
festival, sinemaya her alanda emek vermiş kadınları hatırlatmak, ve bu emekleri
unutturmamak adına "Uçan Süpürge Onur Ödülü" ve "Bilge Olgaç Başarı
Ödülleri" adı altında ödüller vermeye başlamıştır.
Türk sinemasında önemli
bir yer tutan kadın yönetmenlerimizden Bilge Olgaç biyografisine de yer
vererek, onun kişiliğinde tüm sinemada emeği geçenleri ve özellikle tüm
kadınlarımızı anmak isterim.
Bu çalışmada Türk Sineması’nda ödül alan en iyi oyuncu ve en iyi
yardımcı oyuncu ödülleri alan ve ayrıca Onur Ödülleri, Başarı Ödülleri ve
Devlet Sanatçısı ödülleri alan Kadınlarımızı tanıtmaya çalışacağım:
Ve diyorum ki; Sanatsız ve Sinemasız kalmayın..
Yalçın ÖZGÜL
Videoyu hazırlayan: Şeref TİPİ / Kadıköy - 1954
youtube.com'dan alıntı
youtube.com'dan alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder